İnsan, biyolojik doğası itibariyle dişi ve erkek olarak dünyaya gelirken, toplumsallaşma sürecinde bu varoluş durumundan sıyrılarak “toplumsal cinsiyet” olarak adlandırılan kadın ve erkek kalıbına bürünmektedir. Değerler sistemi içinde kadın ve erkekle ilgi farklı anlamlar geliştirilirken, toplumsal yaşam içinde de kendilerine farklı roller yüklenmektedir. Biyolojik varoluştan farklı olarak insana yüklenen toplumsal anlamın temelinde hiç kuşkusuz iktidar ilişkileri yatmaktadır. İktidar, ilişkiler üzerinden ortaya çıkar ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında görülür. Ortaya çıktığı her yerde ast üst ilişkisini beraberinde getirir. Birbirini tamamlayıcı gibi görünen ilişkiler aslında güç ilişkisi beslerler. İlişki içindeki aktörlerden biri baskın ve üstün iken, diğeri bağımlı ve ikincil konumdadır. İktidar, kendini kurgulama sürecinde, dil, din, kültür, otorite, söylem ve toplumsal ilişki gibi aygıtlar üzerinden toplumsal cinsiyet anlayışını geliştirmekte ve kadınla erkeği buna göre konumlandırmaktadır. Bu çalışma, iktidar ilişkilerinin toplumsal cinsiyet üzerinden nasıl üretildiğini ve süreklilik kazandığını tartışmaktadır. Çalışmada öncelikle toplumsal cinsiyet ve iktidar kavramlarına yüklenen anlam analiz edilecek, ardından da toplumsal cinsiyet ile iktidar arasındaki ilişkiye dikkat çekilecektir.