Bu çalışma, Carmen Amoraga tarafından yazılan ve İspanya’da demokrasiye geçişin üçüncü on yılına denk gelen Algo tan parecido al amor başlıklı romanda yer alan kadın stereotiplerini yapısalcılık sonrası feminist edebiyat eleştirisi kuramı ışığında, özellikle Lacancı psikanalize dayanarak incelemeyi hedefler. Ait olduğu dönemi temsil ettiği düşünülen inceleme nesnesi roman, kadının cinsel kimliğini politikleştirmeye devam eden ve toplumsal düzende kadına yönelik kısıtlamaları sürdüren çağdaş İspanyol toplumunda kadın temsilini anlamak açısından önemli bir örnek olarak görülebilir. Bu çalışmanın amacı, romanda yer alan üç kadın baş karakterin ve ailelerinin hikayelerine dayanarak, özellikle evli kadın ve aldatan kadın stereotipleri üzerinden kadın öznenin nasıl kurgulandığına tematik ve biçimsel olarak cevap bulmaktır. Sonuç olarak Batı düşünce sisteminin dayandığı ikili karşıtlıkların güçlü tarafında yer alan erilin, dilde de baskın taraf olmasından, kadının dilde kendini cinsel bir özne olarak temsil edemediği ve kendini erkeğin ötekisi olarak kurmak zorunda kaldığı görülmektedir.