Dilbilgisi bir zamanlar dil eğitiminin özü olarak düşünüldüğünden yabancı dil öğretmenleri, öğrencilerinin İngilizce’yi doğru bir şekilde öğrenmelerine olanak sağlamak amacı ile derslerininin büyük bir bölümünü dilbilgisi kurallarını öğretmeye ayırıyorlardı. Zaman içerisinde dil derslerinde dilbilgisi kurallarının vurgulanması tepkilere neden olmaya başladı. Yabancı dil derslerinde dilbilgisi kurallarının ön planda olmasına ilk tepki bağlamın, zihnin veya algının dil eğitiminde daha önemli olduğunu iddia eden metin dilbilimcilerinden geldi. Metin dilbilimcilerinin eleştirilerini takiben derlem çalışmaları yürüten dil araştırmacıları büyük boyutlu derlem analiz sonuçlarına dikkat çekerek, bugün halen devam etmekte olan ‘dilbilgisi mi yoksa kelime öğretimi mi?’ tartışmalarına ön ayak oldular. Bu çalışma, yabancı dil eğitim-öğretim uygulamalarının tarihsel süreçlerini değerlendirerek bu iki karşıt görüşü incelemektedir. Bu bağlamda dilbilgisi öğrenmek kelime öğrenmekten veya kelime öğretimi dilbilgisinden daha önemlidir gibi ikilemlerle ilgili farklı görüşleri paylaşan bu değerlendirme çalışması dil eğitiminde dilbilgisi ve sözcük öğretiminin eşit öneme sahip olması gerektiğini yabancı dil eğitimdeki gelişmeler ışığında açıklamakta ve ‘lexicogrammar’ diye literature geçmiş dilbilgisi ve sözcük öğreniminin harmanlaşmış olduğu uygulamaların bilimsel verilere dayanarak bütünsel yaklaşımlarla yürürlüğe konmasının artık günümüzde çağdaş dil eğitiminin bir gereği olduğunu tartışmaktadır.