Alevi ve Alevilik kavramları ile alakalı şu ana kadar kadar pek çok farklı görüş ve düşünce ortaya atılmıştır. Buradaki çeşitliliğin nedeni, zaman içerisinde kullanıldığı yerler arasındaki farklılığa dayanmaktadır. Kafa karışıklığına yol açan asıl etkenlerden biri ise Aleviliğin, Şia’dan kopmuş olan ve Anadolu’da varlığını sürdüren bir mezhep olduğu iddiasıdır. Çünkü Hz. Ali’ye gönülden bağlılık hisseden ve destekçisi olan herkese ‘‘Alevi’’ ismi verilmiştir. Dolayısıyla Aleviliğin bir ithaf olarak ilk kullanılışı, siyasi olarak belirli, geniş bir topluluğu ifade etmektedir. Buradan bakılacak olursa Şia ve Alevilik, aynı anlamda kullanılır. Alevi ve Şia mefhumları, bir ifade olarak aynı anlamda kullanılsalar da zaman içerisinde sadece siyasi bir argüman taşımaktan çıkar ve itikadi argümanlar da barındırır hale gelirler. Bu da tarihte ilk Ali taraftarı bir mezhep olarak Şia’nın doğuşunun temeli oluşturur. Şia’nın zamanla geliştirdiği görüşler ise dini-siyasi temeller üzerine kurulur. Alevilik terimine gelecek olursak göçebe Türklerin, İslamiyet’i eski inanç ve kültürleri ile harmanlayarak benimsemesi bir heterodoks Türk Müslümanlığının doğuşuna zemin hazırlamıştır. Ancak Şia ile etkileşim noktasını oluşturan Safevi propagandalarının ardından Şii motifler, bu heterodoks Türk inancının içerisine kalıcı bir şekilde işlemiş ve bugünkü Aleviliği meydana getirmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki mistik-tasavvufi bir yapı olarak Alevilik, Şia’dan aldığı dini motifleri olduğu gibi kabul etmemektedir. Çünkü onlar, Şia’dan aldığı motifleri kendine has bir şekilde yorumlamıştır. Bu çalışmada öncelikle Alevi kavramının ortaya çıkışı ve kullanım alanı ele alınacaktır. Ardından birbirinden ayrı siyasi tarihe sahip olduklarını göstermek amacıyla kısaca ortaya çıkış serüvenleri ve tarihteki yerleri anlatılacaktır. Son olarak Alevilik ve Şia’nın birbirleri ile ilişkilendirilen yönlerine genel ifadelerle detaylandırmadan yer verilecektir.